Üsküdar Üniversitesi'nde Bağımlılığın Noröbiyolojisi Gerçekleştirildi.

Bağımlılığın Nörobiyolojisi

Yrd. Doc. Dr. Fatma Duygu Yertutanol

Bu sunum; çok yönlü ve karmaşık bir hastalık olan bağımlılığın nörobiyolojik süreçlerini, öğrencilerin anlayabileceği şekilde basitleştirilerek özetlemeyi amaçlamaktadır.

Bağımlılıkla ilişkili bozukluklar kabaca “madde ile ilişkili bağımlılıklar” ve “davranışsal bağımlılıklar” olarak ikiye ayrılabilir. Madde ile ilişkili bağımlılık dediğimizde buna alkol, tütün, uyuşturucu madde ve çeşitli ilaç bağımlılıkları girmektedir. Bütün bu bağımlılık türleri psikiyatrik bozuklukların sınıflandırıldığı DSM-5 tanı sisteminde yer alırken davranışsal bağımlılık olarak sadece kumar oynama bozukluğuna yer verilmiştir. Oysa uzun yıllardır internet bağımlılığı, yeme bağımlılığı, seks bağımlılığı gibi terimler akademik ve akademik olmayan çevreler tarafından kullanılmaktadır. Bahsedilen durumlar; klinik açıdan tam olarak ortaya konulmamış olmaları ve/veya literatürde yeterince çalışmanın bulunmuyor olması gibi nedenlerle madde ile ilişkili bağımlılıklarda olduğu gibi bir sınıflandırmanın içinde bulunmamaktadır. DSM-5 davranışsal bağımlılıklara dahil edilme potansiyeli olan sadece tek bir durumdan (internet oyun oynama bozukluğu) bahsetmiş olup, bu ve bunun gibi davranışsal bağımlılıkların gelecekte sınıflandırma sistemlerine girebileceklerine dair bir ipucu vermiştir.

Bağımlılık tanısı koymada kullanılan ölçütlere baktığımızda kişilerin bırakmak isteyip bırakamamaları, madde alımına karşı yoğun bir istek duymaları, sosyal-iş-aile hayatlarındaki bozulmalara rağmen madde kullanımına devam etmelerine vurgu yaptıklarını görmekteyiz. Bu da bağımlılığın nörobiyolojik sürecinde, daha ilkel olan limbik sistem yapıları ile daha gelişmiş olan korteks (özellikle de prefrontal korteks) arasındaki çatışmaya işaret etmektedir. Beyinde dopaminerjik nörotransmisyonla çalışan ventral tegmental alan ve nukleus akumbens arası bağlantılar, bağımlı olmayan kişilerde doğal ödüllendiriciler (keyif veren her türlü doğal aktivite) tarafından aktive edildiğinde haz duygusunu yaşamaya neden olmaktadır. Bu duygunun hissedilmesinde aracı nörotransmitter dopamindir. Madde gibi doğal olmayan ödüllendiriciler ise doğal ödüllendiricilere kıyasla daha fazla dopamin alınmasını tetikleyerek kişilerin dopamin eşiğini değiştirmekte ve böylece doğal ödüllendiricilerden alınan haz duygusu azalmaktadır. Bunun sonunda kişiler haz duygusu almak için madde kullanımına devam etmektedir. Diğer yandan ergenlikten itibaren gelişmesini hızlandırarak olgunlaşan ve karar verme süreçlerimizde önemli rolü olan prefrontal korteksin, ödül merkezi üzerine olan inhibe edici işlevi azalmakta, buna bağlı olarak kişiler yaşadıkları yoğun istek üzerine kontrol kurmakta zorlanmaktadırlar. Tüm bu karmaşık süreçler, bağımlılık tedavisinin ne kadar zor ve çok yönlü olduğunu göstermektedir.

Bağımlılığın nörobiyolojik süreçlerini incelediğimizde, hastalığı “önlemenin” en önemli basamak olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle doğal ödüllendiricilerin önemi vurgulanmalıdır çünkü hayatta keyif alınacak çok şey vardır. Hayatı dolu dolu yaşamak her türlü bağımlılık yapıcı madde ve davranıştan uzak kalmaya yardımcı olmakta ve bu sayede sağlıklı kalan bir beyin hayattan daha çok keyif almayı başarmaktadır.